Los Angeles’a ilk gidişim aslında bayağı eskilere dayanıyor.  O zaman küçük bir prenses edasında dolaştığım şehirden yıllar sonra bile aklımda kalan en belirgin anı meşhurrr Kara Şimşek yani Kitt ile olanlardı!

Tabii ki ben Kitt’e görünce aşık oldum ve bir kız çocuğunun arabaya olan aşkıyla ailesinin imtihanına şahit oldu Melekler Şehri.

Aslında herşey normal gidiyordu fotoğraflar çekildi, video kameraya görüntüler alındı. Arabanın yanında mahçup ve nazlı bir şekilde kırılıp kırılıp duran, ve Kitt’in ona “how are you?” diye sormasıyla cilveli cilveli “I am fine” diyen benim hikayem, babamın yanlışlıkla video çekiminin üzerine başka kayıt yapmasıyla oluşan kriz sonucunda salya sümük ağlamalarım ile son buldu. Bir aşkın izleri böylece yok olmuştu… Ve zavallı annemle ile babam beni uzun bir süre sakinleştirmeye uğraştılar diyebilirim ki işte imtihan dediğim kısım asıl burasıydı. Yıllar geçse de üzerinden heralde silinen görüntülere inat hafızam o anları ısrarcı olup hep canlı tuttu neyse ki. Yine de siz merak etmeyin vereceğim tüyolar çok taze bilgilerden oluşuyor

Universal Studios

Yaşınız kaç olursa olsun Los Angeles’a gidilince mutlaka gidilmesi gereken bir yer Universal Studios. Çocuklara ayrı, büyüklere ayrı hitap ederek herkese sınırsız eğlence vaad ediyor ünlü film yapım şirketinin bu eğlence parkı. Hollywood’un ünlü yapımlarının setlerini gezebilir, kendinizi sevdiğiniz filmlerin içinde sanacağınız eğlenceli oyunların içerisinde bulabilirsiniz. Eğer yüksek bir sezonda gidiyorsanız kapıda ve oyunların başında sıraya hazırlayın kendinizi. Bunun için öncelikli giriş almanızı tavsiye ederim giriş için. “Front of Line” bilet olarak geçiyor. Bu tip bir bilet alırsanız ne kadar kalabalık olursa olsun sıranın önüne alıyorlar sizi. Her gün için belirli bir kotası var bu biletlerin, dolayısıyla gideceğiniz günü belirleyip önceden almanızda fayda var. Arada hatırı sayılır bir fiyat farkı var ama ben gitmeden önce özellikle çok fazla yerel kaynak da araştırdım. Bütün yorumlar “front of line” bileti gösteriyordu, o nedenle riske atmayıp aldım. Bu kadar yerinde bir karar olacağını tahmin edemezdim inanın ki.

Eğer çocuklu bir grup olarak gidiyorsanız child-switch diye güzel bir imkanınız var. Ekipteki çocuğun yaşı yetmiyor ya da herhangi bir nedenden dolayı katılamadığı bir etkinlik var ise bunu görevlilere iletiyorsunuz. Bu şekilde sıranızı kaybetmeden ekipten biri çocuklu bekleme alanında beklemeye alınıyor. Diğer yetişkin(ler) bindikten sonra tekrar sıraya girmeye kalmadan bekleme alanındaki kişi çocuğu devrederek hemen binebiliyor.

Parktaki etkinliklerden biraz bahsetmek gerekirse benim favorim 3 boyutlu Transformers Ride oldu. Birkaç kez bindim 🙂 Hatta parkın diğer ucunda olan bu ride ilk gittiğimde nispeten sırasızdı o yüzden “Front of Line” hakkımı o sırada kullanmadım. İkinci kez bineceğim zaman sıra ciddi kalabalıklaştığında kullandım. Bu da bir taktik olarak kayıtlara geçsin 🙂

Mummy’s Ride yine çok rağbet gören başka bir ride. Onu da kaçırmayın.

Studio Tour ile film ve dizi setleri arasında bir otobüs içerisinde geziyorsunuz, koca koca yangınların nasıl çıkıp hemen söndürüldüğünü, bir anda bir meydanın nasıl seller altında kaldığını, Jaws’ın size saldıracakmış gibi feyk atışını, Desperate Housewives’ın meşhur Wisteria Lane’ini görme fırsatınız oluyor. Benim tavsiyem bunu da günün ortasında mümkünse yemek üzerine falan yapın. Baya uzun bir süre otobüsün içerisinde oturuluyor, öğleden sonra rehaveti için birebir.

Waterworld adrenalini yüksek bir şov diyebilirim. Bunu da planınıza koymayı unutmayın.

Bir de Special Effects Show var. Adındanda tahmin edilebileceği gibi çeşitli film hilelerinin nasıl yapıldığını izleyebiliyorsunuz. Gittiğiniz dönemin popüler filmlerine göre içerik değişiyor tabii. Ben küçükken gittiğimde E.T.’nin meşhur Ay’ın önünden bisiklet üzerinde uçtuğu sahneyi ve Star Wars’taki uzay gemilerinin aslında küçücük maketlerden ibaret olduğunu göstermişlerdi. Ama en son gittiğimde hangi filmlerin hilelerini gördüm hatırlayamadığımı farkettiğim için çocukları daha çok etkilediğini düşünüyorum bu şovun büyüklerde kıyasla 🙂

Bunun dışında yine gitmeden önce biraz inceleyip nereleri önceliklendireceğinizi belirlemenizi ve sabah erkenden gitmenizi tavsiye ederim. Hele de 1 günden fazla ayıracak zamanınız yok ise, çünkü gerçekten yetişmeyebiliyor. Kesin olan tek şey sabahtan akşama kadar çok keyifli ve bir o kadar da dolu bir gün geçireceğiniz.

Eğer araç kiraladıysanız ve onunla gideceksiniz park ücretleri günlük yaklaşık 20 dolar gibi yüksek ücretlerde, bu nedenle durumunuza göre Universal Studios’un ücretsiz shuttle servislerini tercih etmeyi düşünebilirsiniz.

Not: Unutmadan Universal Studios’un bir de Apple Store’da uygulaması var. İçinde parkın haritası da var. Bulunduğunuz lokasyona göre istediğiniz etkinliğe nasıl gideceğinizi, saatlerini ve detaylarını bu uygulama üzerinden takip edebilirsiniz.