Bruges, Belçika’nın ve Avrupa’nın en şahane şehirlerinden birisi..
Öncesi ve sonrası ile mutlakalarım!!!
İzlemeden Gitmeyin:
In Bruges filmini gitmeden mutlaka izleyin.
Bruges, Belçika’nın ve Avrupa’nın en şahane şehirlerinden birisi..
Öncesi ve sonrası ile mutlakalarım!!!
İzlemeden Gitmeyin:
In Bruges filmini gitmeden mutlaka izleyin.
Fransa denince sizi bilmem ama benim aklıma ilk gelen şeylerden biri Eyfel kulesi ise diğeri de şaraptır.
Fransa’da bir çok şarap bölgesi var, Bordeux, Bourgogne, Alsace,… liste uzar gider.
Moskova denince eminim aklınıza ilk gelen soğuk ve kar ikilisidir! Bilmediğiniz ise soğuk da olsa her daim ışıl ışıl olan bu şehrin içinizi ısıtacağı ve eğer şanslıysanız gökten kar değil adeta sim yağdığına şahit olacak olmanızdır. Sanırım biz Türkiye’de hiçbir zaman ya yeterince soğuk görmediğimizden, ya da karın sürekli eziyetini çekip, keyfini çıkaracak kadar dikkatli bakamamızdan dolayı bu muhteşem görüntüye şahit olamıyoruz. Ama Moskova’da defalarca sim yağdığına şahit oldum ben! O kitaplarda gördüğümüz kar taneleri yarı yolda erimek ne kelime daha da buzzzz olduğundan bütün sevimlilikleri ile yere inerken şehrin ışıklı dokusunda parıl parıl parlıyorlar. Bu da resmen gökten sim yağıyormuş gibi bir görüntü yaratıyor.
Ay çok güzel hadi yılbaşında gidelim!
Çocukken en sevdiğim çizgi filmi sorsanız size 2 cevabım olur; Çakmaktaşlar ve Jetgiller! İkisini birbirinden ayıramam. Sanırım bu ayrı devirlerin çizgi filmleri beni olduğum kişi yapıyor. Makina sesi olunca huzur bulamayan, doğaya tutkun, herşeyi illa ki dünya gözüyle görmek isteyen, dokunacağım, koklayacağım diyen ben ve teknolojiye, yeni şeylere, merak etmeye aşık ve müptela ben. Keşke deyişlerim olmuştur; şu devirde yaşasam, şu kadar yıl önce yaşasam şeklinde, ama aslında ben tam olarak içinde bulunduğum dönemin insanı olduğumu kabul ettim artık. Hem analog, hem digital. İkisine de optimum erişimi bir şekilde sağlayabildiğiniz bir devir.
İçimdeki Judy Jetson, Apple Watch‘ın çıkış haberini ilk aldığımdan beri sevinçten çılgına dönmüş durumda, dedi ki artık benim devrime gerçek bir geçiş yapıyoruz.
Temmuz 2015 itibariyle Türkiye’de satışa sunulan Apple Watch ile birlikte bir yandan da gerekliliğini sorgulamaya başladım akıllı saatlerin. Yani tam anlamıyla bir arzu objesi ama gerekli mi? Herkesin tartıştığı konu da bu zaten. İnsanlar şu anda hayatımızın merkezindeki teknolojik pek çok farklı alet olmadan nesillerdir yaşadılar ve yaşayabildiler. Bu nedenle Apple Watch da benim için akıllı telefondan, tabletten, bilgisayardan farksız. Diğer saydığım aletler zamanla nasıl yaşantımızı değiştirdi, bizi nasıl bağımlı hale getirdi kendilerine, akıllı saatler de aynı durumda olacak yıllar sonra.
Ne dedik? Sonunda kolumuzdaki saatten sevdiklerimizle konuşacağımız ve bundan vazgeçemeyeceğimiz günler geldi. Sadece konuşmak değil tabii ki, akıllı saatlerin hayatımıza girmesiyle birlikte seyahat alışkanlıklarımız da değişecek ve evrilecek.
New York…
Bir defa asla yetmez!
Komik bulduğum bir anekdotla başlamak istedim New York sevgisini anlatmaya, başlık da hikayeye istinaden.